tr+90 (212) 242 70 70
·
info@madhukuk.com
·
Abdi İpekçi Cad. No:32/1 Nişantaşı, İstanbul / Turkey

Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolundaki Süre Koşulu

Okuyacağınız blog yazısında; Anayasa Mahkemesine (“AYM”) bireysel başvuru yolunun kabul edilebilirlik şartlarından biri olan “başvurunun 30 gün içerisinde yapılmış olması” koşulu incelenecek ve uygulamada zaman zaman yapılan hatalara dikkat çekilecektir.

Ülkemizde AYM’ye bireysel başvuru yolu, 12 Eylül 2010 halkoylamasıyla yapılan Anayasa değişikliği ile hukuk sistemimizin bir parçası haline gelmiştir [1]. Bireysel başvuru yolunun getirilmesindeki esas amaç, temel hak ihlallerinin iç hukukta ortadan kaldırılması ve buna bağlı olarak ülkemiz aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (“AİHM”) yapılan başvuruların sayısının azaltılmasıdır [2]. Zira son yıllarda AİHM’ye yapılan toplam başvurular içerisinde en çok başvuru yapılan ülkeler sıralamasında Türkiye 2.sıraya kadar yükselmiştir. İşte getirilen bu düzenlemeyle birlikte; temel hak ve özgürlükleri kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edilen bireyler, diğer başvuru yollarını tükettikten sonra AYM’ye doğrudan bireysel başvuruda bulunarak hak arayabilmektedir. 

Buna rağmen AYM’nin kendi resmi internet sayfasından duyurduğu istatistiklere göre AYM’ye yapılan bireysel başvuruların büyük bir kısmı daha esasa dair inceleme yapılmadan; kabul edilebilirlik şartlarını sağlamadığı için reddedilmektedir. AYM’nin son olarak duyurduğu “23 Eylül 2012 – 31 Aralık 2017 Tarihleri Arası Bireysel Başvuru İstatistikleri”[3] raporuna göre şu ana kadar karara bağlanmış 137.063 bireysel başvurunun %82’lik büyük bir orana denk gelen 112.455 tanesi “kabul edilemezlik kararı” verilerek esasa dahi girilmeden reddedilmiştir. Her ne kadar “başvurunun 30 gün içerisinde yapılmamış olması” gerekçesiyle reddedilen başvuruların sayısı hakkında bir istatistik olmasa da başvuru yollarının tüketilmesi, hukuki yarar, kamu gücü tarafından mağdur edilme gibi diğer kabul edilebilirlik şartlarının yanında “süre” yönünden de çok fazla ret kararı verildiği bilinmektedir. Bu sebeple usulüne uygun bir bireysel başvuruda uyulması gereken süre koşulu açısından inceleme yapma ihtiyacı duyulmuştur.

  1. 3O GÜNLÜK SÜRE KOŞULU

Bireysel başvuru; 2010 halkoylaması ile kabul edilen 5982 sayılı Kanunun Anayasa m.148 ve m.149’da yaptığı değişiklikler ile hukuk sistemimize girmiş olsa da bireysel başvuru usulü ile Mahkeme birimlerinin görev, yetki ve çalışma şekilleri; 30 Mart 2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun’un (“6216 Sayılı Kanun”) 45-51. maddeleri ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü (“İçtüzük”) [4] nün 59-84. Maddelerindeki düzenlemelerle birlikte somutlaştırılmıştır.

Öncelikle belirtmek gerekir ki süre koşulu doğrudan Anayasa ile değil 6216 Sayılı Kanun ile düzenlenmiştir. Nitekim6216 Sayılı Kanununun 47. maddesinin 5. fıkrasına göre “Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler. Mahkeme, öncelikle başvurucunun mazeretinin geçerli görülüp görülmediğini inceleyerek talebi kabul veya reddeder.”Anılan hükümde açıkça belirtildiği üzere bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği ve buna ilişkin kararın kesinleştiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren 30 gün içerisinde yapılması gerekmektedir.

Bu süre Anayasa Mahkemesi tarafından bireysel başvuruların incelemesinin zaman bakımından sınırlarını belirlemenin ötesinde, söz konusu temel hak ihlallerinin hangi sürelerle incelenebileceğini açıklığa kavuşturmak suretiyle konunun kamu ya da bireyler yönünden uzun süreler belirsizlik içinde kalmasının önüne geçmesi açısından önemlidir[5].

Burada sözü edilen süreler, başvuru konusu kamu işlemi için bir tebliğ yapılması gerekiyorsa o tarihten ya da tefhim edilmişse tefhim tarihinden; diğer hallerde ise öğrenme tarihinden başlayacaktır[6].

2. SÜRE KOŞULUNA İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

6216 Sayılı Kanunun 47. maddesinin 5. fıkrasına göre “…Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir…”  Ayrıca 6216 Sayılı Kanun’un 45. maddesinin 2. fıkrasına göre  “İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir.” Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru talebinden bulunulmadan önce sürenin başlangıcında esas alınacak başvuru yolları neler olduğunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten anlaşılması gerekenin ne olduğunun,  söz konusu 30 (otuz) günlük süre ne zaman başlayacağının ve ne zaman biteceğinin doğru şekilde tespit edilmesi elzemdir.

Kanun yollarının tüketilmesine ilişkin düzenlemeler terminolojik olarak incelendiğinde Anayasa, “olağan kaun yollarının” 6216 Sayılı Kanun “idari ve yargısal başvuru yollarının” tüketilmesi gerektiğini belirtilmiştir. Dolayısıyla bireysel başvuruda bulunulacak somut olayda ilk olarak hangi yolların tüketilmiş olması gerektiğini bilmek, 30 günlük sürenin başlangıcını tespit etmek açısından önemlidir.

6216 Sayılı Kanunda sözü edilen “idari başvuru yolu” ifadesinden anlaşılması gereken yargısal başvuru yoluna alternatif idari bir başvuru yolu değil, yargısal başvuru yolundan önce kullanılması zorunlu tutulan bir idari yoldur. Ayrıca eğer bir Kanun, idari eylem veya işleme karşı idari başvuru yolu öngörmüş ama yargı yolunu kapatmış ise, bu idari başvuru yolu tüketildikten sonra Anayasa Mahkemesine başvurulabilecektir[7].

Kanunda “yargısal başvuru yolları” ve Anayasada “olağan kanun yolları” ifadesini anlamak için ise öncelikle hukukumuzdaki kanun yollarının anlaşılması gerekir. Bilindiği üzere hukukumuzda kanun yolları; “olağan kanun yolları” ve “olağanüstü kanun” yolları” olarak 2’ye ayrılmaktadır. Henüz kesinleşmemiş yargı kararlarına karşı başvurulabilen kanun yollarına olağan kanun yolları; kesinleşmiş yargı kararlarına karşı başvurulabilen kanun yollarına ise olağanüstü kanun yolları denilmektedir. Medeni usul hukukunda olağan kanun yolları: 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”)’na göre istinaf (md.341 vd.) ve temyiz (md.361 vd.)’dir. Olağanüstü kanun yolu ise yargılamanın iadesidir (md.374 vd.).

Karar düzeltme yolu; istinaf kanun yolu sisteminin yürürlüğe girmesiyle ortadan kalkmıştır. Ancak, aynı kanuna eklenen geçici madde  uyarınca, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (“HUMK”)’ un temyize ilişkin hükümleri uygulanacak, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce temyiz yoluna başvurulan kararlar hakkında da HUMK’un 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki 427-454. maddeleri uygulanacaktır. Anılan maddeler arasında karar düzeltme yolu (md.440 vd.) da bulunmakta olup, bölge adliye mahkemeleri göreve başlayıncaya kadar karar düzeltme kanun yolu da hukuk mahkemelerinin kararları açısından olağan kanun yolu olma özelliğini sürdürecektir.

Ceza muhakemesinde olağan kanun yolları: 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (“CMK”)’na göre itiraz (md.267 vd.), istinaf (md.272 vd.) ve temyiz (md.286 vd.); olağanüstü kanun yolları: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ve Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcılığının itirazı (md. 308 ve 308/A), kanun yararına bozma (m.309) ve yargılamanın yenilenmesidir (m.310 vd.).

İdari yargılama usulünde olağan kanun yolları: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununa (“İYUK”) göre itiraz (md.45), temyiz (md.46 vd.) ve karar düzeltme (md.54) iken; 18.06.2014 tarih ve 6545 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonrasında itiraz kanun yolunun yer aldığı 45. madde istinaf kanun yolu olarak düzenlenmiş, karar düzeltme kanun yolu ise kaldırılmıştır. Bu değişikliklerin yürürlüğe girdiği 28.06.2014 tarihinden sonra, idari yargıdaki olağan kanun yolları istinaf ve temyiz olarak belirlenmiştir; olağanüstü kanun yolları ise kanun yararına temyiz (md. 51) ve yargılamanın yenilenmesidir (m.55).

Otuz günlük sürenin başlangıç tarihi olarak kesinleşmiş kararın kişiye tebliğ ya da tefhim tarihi esas alınır. Başvurunun Kanun’da gösterilen yerlerce kaydının yapılıp başvurucuya alındı belgesinin verildiği tarih ise başvurunun yapıldığı tarih olarak kabul edilir. Bu iki tarih arasındaki sürenin otuz günü geçmesi hâlinde başkaca bir inceleme yapılmaksızın başvurunun reddine karar verilir[8].

Uygulamada birçok başvuru, süresi içinde yapılmadığı için reddedilmektedir. Bunların içerisinde birçok başvuruda; başvurucuların –ve hatta başvurucuları temsil eden avukatların- kanun yollarını tükettikten sonra kanun yararına bozma veya yargılamanın yenilenmesi gibi yollara başvurduğu, söz konusu başvurularının neticelenmesinin ardından bireysel başvuruda bulundukları ve bu başvuruların AYM tarafından reddedildiği görülmüştür. Örneğin; karar tarihi 16.05.2013 olan 2013/2001 numaralı başvuruda bireysel başvuru için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusunun sonuçlanması beklenmiş ve daha sonra yapılan başvuru, süre yönünden kabul edilebilirlik koşullarını sağlamadığı için reddedilmiştir[9]. AYM’nin internet sitesi üzerinden buna benzer birçok karara ulaşılabilmek mümkündür[10]. Dolayısıyla buna dikkat edilmesi ve sürenin geçirilmemesi gerekmektedir. Zira anılan süre taraflara yönelik olup, hak düşürücü niteliktedir[11]. Eğer bu süre geçirilirse AYM, süre aşımı sebebiyle başvurunun kabul edilemez olduğuna karar vermektedir.

Anayasa’nın 148’inci maddesinde öngörülen, “olağan kanun yollarının tüketilmesi” koşulunun olağanüstü kanun yollarını kapsamadığı kabul edilmektedir [12]. Doktrinde de bu görüş çeşitli yazarlar tarafından ifade edilmiştir: “Anayasa Mahkemesi’ne göre, olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulması, otuz günlük süreyi durdurmaz. Başka bir ifadeyle, bireysel başvuru yapılmadan önce, yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulması gerekmez[13].” Dolayısıyla başvurucuların; olağan kanun yollarını tükettikleri tarihte, bireysel başvuru için getirilmiş 30 günlük hak düşürücü sürenin başladığına ve olağanüstü kanun yollarına başvurmalarının bu süreyi durdurmayacağına dikkat etmeleri gerekmektedir.

3. SONUÇ

Sonuç olarak;  Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından korunan bir temel hak ve özgürlüğünün kamu kuruluşları tarafından ihlal edildiğini düşünen bir kişinin veya vekâleten başvuru yapacak olan avukatının, söz konusu başvuruyu yaparken olağan/olağanüstü kanun yolları ayrımına dikkat etmesi; şayet olağanüstü dava yollarına başvuracaksa bile bireysel başvuru için gerekli süreyi kaçırmaması gerekmektedir.

4. KAYNAKÇA

[1] 07.05.2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

[2] EKİNCİ, H./ SAĞLAM M. (2012). T.C. Anayasa Mahkemesi, 66 Soruda Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru, Erişim Adresi: http://www.ankarabarosu.org.tr/Siteler/2012yayin/2011sonrasikitap/66-Soruda-Anayasa-Mahkemesine-Bireysel-Basvuru.pdf

[3] http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/istatistikler/pdf/31122017_istatistik_tr.pdf  Erişim Tarihi: 25.02.2018 17.55

[4] 12 Temmuz 2012 tarih ve 28351 sayılı Resmi Gazete

[5] UZUN Cem Duran, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Yolu (Anayasa Şikâyeti), Beklentiler ve Riskler, SETA Analiz, Şubat 2012

[6] ERGÜL Ergin, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Bireysel Başvuru ve Uygulaması, s.24

[7] DOĞRU Osman, Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru Rehberi, s.104

[8] EKİNCİ H. / SAĞLAM M.C. Anayasa Mahkemesi, 66 Soruda Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru; Erişim Tarihi: 26.02.2018 10.15

[9] http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/9995f58d-518f-402a-9f73-ec9cf892fa22?wordsOnly=False  Erişim Tarihi: 26.02.2018 12.43

Karar hakkında bir inceleme ve eleştiri yazısı için bkz. http://www.ankarabarosu.org.tr/siteler/ankarabarosu/tekmakale/2016-2/3.pdf

[10] Benzer bazı kararlar için bkz. http://kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/c302e37a-1631-4c10-b497-3226b0f8420d?wordsOnly=False ,  http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/BireyselKarar/Content/dd6bacfd-7ac4-4318-8608-d04fe350e040?wordsOnly=False

[11] KORKMAZ, Cansu, Anayasa Mahkemesi’nin Bireysel Başvuru Sonucunda Verdiği Kararların Medenî Usûl Hukuku Bakımından Değerlendirilmesi, YBHD 2017/3, S.230

[12] ERGÜL, s.24

[13] EKİNCİ Hüseyin, Bireysel Başvuru İnceleme Usûlü ve Kabul Edilebilirlik Kriterleri (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi), s.133-135

Related Posts

Yorum Yapın